Wednesday, July 11, 2012

Oh Be!


Oğuz Büyükberber feat. Simon Nabatov, Wolter Wierbos & Tobias Klein

Oguz Buyukberber uzun bir aradan sonra 19. Istanbul Caz Festivali icin Salon IKSV sahnesinde 3 harika muzisyen agirladi: Simon Nabatov (Piyano), Wolter Wierbos (Trombon) & Tobias Klein (Bas Klarinet ve Alto Sax). 


Son zamanlarda seyrettigim/dinledigim konserler arasinda acik ara en onde kosanlardan biriydi bu geceki konser. Basbayagi hayran kaldik olup bitenlere.
Bizde cok az insan konserden sonra ne dusundugunu yazar cizer. Ben yarin sabah erkenden sinavda olmam gerekmesine ragmen sabahin 2'sinde hizimi alamadan bu yaziyi yaziyorum. Duygularin harekete gecmesi bir eylemde bulunmana sebep oluyor ya, iste tam da bu yuzden yaziyorum. 


Oguz benim cok eski arkadasim. Muzige ilk basladigi zamandan bu yana muthis bir heyecanla takip ettigim hem de ara ara calma firsati yarattigimiz icin bizzat sahit oldugum bir hizla ilerleme kaydetmis, harika bir muzisyen o. Muzikte esneklige, cesitlilige inanan ve kovalayan birisi. Sanatin cesitli alanlariyla ilgili. Bu gece ben ve maalesef cok sayida olmayan bir izleyici/dinleyici kitlesi (nerede bu muthis festival dinleyicisi acaba? mac da yok?!) Salon'da agzimiz acik, olan bitenleri yakalamaya calistik. Ne mutlu bize! Oguz ve ekibi yaklasik 100 dakikalik tek setlik konserlerinde ilk ikisi uzun, son ikisi kisaca 4 adet planlanmis, kontrol edilmis dogaclama eser caldilar. Eser diyecegim cunku kompozisyon butunlugunden bir dakika bile suphe edip sıkılmadıgımız muzikler dinledik. Cok cesitli, icinde farkliliklar barindiran butunlukler. Iki uc kere isaretlesmelerinden farkliliklarin kontrolle saglandigini anladik. Ama onun disinda bu konuyu dusunmemiz bile gerekmedi. Oh be!


Ben uzunca bir suredir cok az muzik dinleyebiliyorum. Dinledigim seylerden ilgimi cekenler ya cok karmasik ama butunlugunden emin olabildigim, dokusal farkliliklar barindiran eserler, muzikler, dogaclamalar, ya da muthis basit ve tek planli, ama icinde keskin tek fikir veya duygu barindiran muzikler ki bunlarin cogunlugu sarki formatinda oluyor. Son 4 aydir en begendigim iki konser mesela, birinci duruma ornek Oguz'un bu geceki konseri, ikincisine ornek olarak da Becca Stevens'in Alan Hampton ile iki gitar dimbir dimbir  kendi parcalarini calip soyledikleri New York konseriydi diyebilirim. Oguz'un konserinde cok eglendik. Gulduk, sasirdik... Becca Stevens'da da cok agladim ben cok dokundu icime. Demek ki ozde 'gerceklik' cok onemli bir sey olabiliyor insan icin konserde diye dusundum bugun. Su an onumde oluyor olmasi her seyin, paylasimin, beni de gercek olmaya itiyor olabilir. Yani benim algimin da onemli oldugu muzikler bunlar. Bulundugum yerde dinlerken aktif olmami gerekli kiliyor. Cok tatmin edici. Insan her zaman boyle hissedemiyor.


Bu gece sahnede herkes kendi gibiydi. En etkileyici taraflarindan biri bu konserin iste bu. Cunku o zaman Beethoven'dan beri dinlemekte oldugumuz (ozellikle yayli sazlar dortlulerinde) bireyselligin armonisini, yani ciddi ciddi kontrpuan'i duyabiliyorsunuz her saniye muzikte. Zamanin algisinin onemi artiyor. Onlar orada bir seyler anlatiyor, sen de orada surekli ama taze bir sekilde oturdugun yerden durmadan muzigi algilamaya ve parcasi olmaya calisiyorsun. Dinleyicinin aktif oldugu ama bundan mutluluk duydugu o harika anlardan biri... Bir digeri... Bir digeri... Arka arkaya... Sahnedeki herkes iyi muzisyen ve soz dagarcigi cok genisdi. Belli ki bir suru muzik calinmis, dinlenmis, analiz edilmis. Kafa da var isin icinde duygu da. Bazi dinleyiciler bu kadar aktif olma durumunda sıkılmıs olacaklar ki konser ortasinda gittiler. Ama bu da onlarin (k)ayibi diyelim, gecelim. Kimseyi ayiplamiyoruz tabii fakat kendi adimiza seviniyoruz boyle bir geceye sahit oldugumuz icin. "Oh be" diyoruz cikarken. Ve Oguz Buyukberber'e tesekkur ediyoruz. 


Te sek kur ler O vuz :)



No comments: