Saturday, December 7, 2013

TK 1727 - deneme bir ki...

Öyle batıl inancım filan yoktur ama 7 rakamı hep biraz ters gelmiştir. Şans diyip kıvırıp geçelim.

Bu sefer uçamaz oldum. Uçmak hep biraz rahatsız bir şey zaten. Ben Amerika'dan kesin dönüş yaparken yanımda bir Amerikalı ve 35 değişik ebatta çanta, bavul, kutu, enstruman v.s. aktarmalı uçağımız Frankfurt'tan 2 saat uçtuktan sonra geri dönmeye karar vermişti! Düşünün saatlerdir uçuyorsunuz sadece 2 saat kalmış ayaklarını yere basmaya uçak arıza yapıyor bilmem kaç bin km havada, gidelim orada çözerizlik bir şey olmadığı için de geriye dönüyoruz. Uçakta hostesler birden ekstra tatlı insanlara dönüşüp ikrama başlamıştı. Mike'la birbirimize dönüp "eh buraya kadarmış" dediğimizi hatırlıyorum. Neyse o kadarcık değilmiş :)

Berlin uçuşum aslında dün akşamdı. Planım gece orada olmak sabah da Berlin'e uyanmaktı. Cuma sabahı önümüzde gerçekleşmesi ihtimal bir festival için bir iş toplantım var sonra arkadaşlarımla buluşacağım falan da filan. Fakat fırtına Xaver taşı gediğine koydu ve benim uçacağım saatlerde fırtınanın hızı saatte 140 km'yi bulunca Avrupa'nın o bölgesine bir sürü uçuş iptal oldu. Sonrası tanıdık Türkiye organizasyon harikası hikayeleri. Keşmekeş, kavga dövüş, bir takım terbiyesiz söylemler, itiş kakış... Almanlar öyle duruyor bu arada, ıslık çalıyor, muhabbet ediyorlar. Rahatlar, harika bir sakinlik. Ben kültürel olarak arada kalmış birisi olarak tabii ikisinden de biraz hallerde yere oturup sakinleşmesini bekledim ortamın. İnsanları bir sonraki günün uçaklarına bölüştürdüler. Beni yine akşam uçağına koydular. Oteli arayıp rezervasyonumu erteledim, pasaport çıkışımı yaptım, çantamı aldım. Bizi sultanahmet'te grand yavuz diye dört yıldızlı bir otele götürdüler. Benim check in'imi en son kişi olarak yaptılar, sabırla bekledim. "Niye evine gitmedin kardeşim?" diye sorabilirsiniz. Sevenlerim de sordu. "Selen evine dön canım hadi" dediler fakat o evden pazartesi gününe kadar çıkıldı bir kere. Illa ki bir yere gidilir... Gidilecek.

Sultanahmet'i çok severim ben. Annem oralı. Babam'la da soğuk çeşme yokuşunda (gülhane parkının yanı) tanışmışlar. Özel bir durum. Konservatuar çemberlitaş'ta idi. Çocukluk anılarım var acayip. Sabah Sultanahmet'e uyandım. Sokağa çıkıp gezdim, arandım neden orada olduğumu? Berlin nere, sultanahmet nere? Annemi çağırdım uzun zamandır görüşmüyorduk çok yakın oturmamıza rağmen benim yaşam programım bir tuhaf yoğun olduğundan, o da geldi. Acayip huzurlu bir öğleden sonra geçirdim. "Artık dinlenmen gerekiyordu işte mecburen dinlendin" dedi Seval Gülün. Doğru söz.
Şu an uçuyorum TK 1727 bu akşam havada. Berlin'de kar var dedi arkadaşlarım, hoşuma gitti. Karsız Berlin olur mu? Xaver gidiyor dediler. Güle güle brother Xaver. Arkasında sadece Almanya'da 7 ölü bırakmış. Ne olacak ki dedim? Sadece bugün sabah 4 madenciye (çalışma izinsiz maden) iş yerleri mezar oldu, günde 60tl'na yaşayabilmek için çalıştıkları yer altı. Mezarlıkları tahrip ediliyor diye itiraz eden iki kişiyi de Yüksekova / Gewer'de polis vurdu öldürdü. Emekçi iki Kürt. Etti mi sana sadece bugün 6 kişi. Bizden uzak durasın Xaver. Bizim fırtınamız zaten hiç durulmadı. Acayip moralim bozuk bindim uçağa. Sinir içindeydim, uçak kalkınca biraz sakinleştim. Uzak iyidir, git Selen.

Hava koşullarının tuhaf olduğunu uçağın süreki sallamasından anlıyoruz...

Geçen gece bir arkadaşım geldi muhabbete. Bir sürü çeşit müzik dinledik. Daha çok şarkı dinleyesimiz varmış ama o gece. David Bowie'nin bir parçasını dinletti her nasılsa kulağımdan kaçmış. Piyano'lu daha jazzy işlerinden biri. Dalga geçti benimle nasıl bowie sevmek bu parçayı bilmeden diye. Haklı olabilir ama hala Bowie sürprizi olabilmesi bence çok daha eğlenceliydi. Benim yoldaş şarkılarım var. Sanırım herkesin öyle. Bazılarını sakinleşmek için, bazılarını eğlenmek, duygulanmak, konsantre olmak için dinliyorum. O setler her seferinde değişiyor. Bazılarını unutuyorum bazıları kalıcı oluyor. Emre ile şarkı dinlerken şunu düşündüm şarkı insanların bir arada durmasına sebep olan en önemli kültürel öğelerden biri. Müzik değil, şarkı. İnsanlar bir araya geliyor sevinince, hüzünlenince, kutlamak için hep birlikte şarkı söylüyoruz. Ortak paydada duygu paylaşımı, çok yoğun. Birine seni seviyorum demekte zorlanırsan ver eline konuyu anlatan şarkıyı bak ne oluyor mesela? Ortak bir sürü şey konuşabildiğim çoğu müzisyen arkadaşımla benzer şarkılar seviyoruz. Rastlantı değil. Birlikte oturup söylemesek de referans olarak bilmem kimin bilmem ne parçası hmm yaa evet yaa ooo bayılırım... diyerek dinliyoruz. Benim dinlediğim bir sürü enstruman için yazılmış esere Emre tahammül edemiyor olabilir mesela ama bir Radiohead parçasını paylaşabiliyoruz, çünkü sözleri var. Bunu tabii müziğin sosyo politik gücüne bağlayabiliriz buradan ama "ne gerek var o kadar sıkıcı olmaya?", der ve kulağıma bu aralar her daim birlikte takıldığım arkadaşım Daughter - Human'ı takarım.

"Despite everything I am a human. Mmmmm...."

No comments: