Friday, May 30, 2014

Gezi Parkı Direnişi adına : "Sen neredeysen ben oradayım"

Gezi'nin birinci yılı sebebiyle yayınlanan fotoğraflara ve videolara bakıyorum son dört gündür, vakit buldukça. Hiç görmediğim kareler görüyorum, başka türlü kahraman insanlarla tanışıyorum. İnsan gerçekten "Vay be!" diyor, "ulan nasıl da kenetlenmişiz? Nasıl da direnmişiz şiddete karşı hep birlikte?"

O karelerde aradan bir sene geçtikten sonra sadece Gezi Parkı direnişi görmüyorum. İnsan uzun zamandan sonra olan bitenlerin dışına çıkıp bakabilince anlam bütünlük kazanıyor. Öfke, sevgiye paylaşıma açlık, ortak hareket etmeye inanç (belki de ilk defa), diğerini tanıma (aslında merak etme), ayrışmak yerine bir araya gelmeye çaba gösterme eğilimleri en çok dikkatimi çeken motivasyonlar oluyor videoları seyrettigimde, yazılanları okuduğumda. Evet Gezi'nin kendine göre bir zekası vardı. Bu anlamda Gezi Zekalı ancak övünülecek bir şey olmalı. Bir arada durmaya ihtiyacımız vardı. Hala da var. 

Bu aralar haliyle 31 Mayıs'ta Taksim'e çıkalım ve çıkmayalım diyenlerin arasında kaldık hep birlikte. Burası kişisel bir blog olduğuna göre naçizane fikrimi söylemekten başka bir şansım yok. Çağrı Taksim Dayanışması'ndan ve bir takım sanatçı arkadaşlarımızdan gelmiş gibi gözüküyor. Yani bir sivil hareket çağrısıdır. Taksim Dayanışmasını eleştirdiğimiz zamanlar oldu, bir kısmında da haklıydık. Ama şu an Taksim Dayanışmasının Istanbulluları Taksim'e çağırmasını anlamlı buluyorum. Dayanışmanın ilk savunma alanı Taksim'di ve bir aktivizm hareketi olarak pasif direnişi yaymamıza yardımcı olan, tam da sivil ama örgütlü bir harekete ihtiyaç duyduğumuzda oradalardı. Hiç birimiz olayların başında sonradan bu kadar büyüyeceğini ve tüm ülkeye yayılacağını öngöremedi. Onlar da dahil! Bu anlamda savunma alanı düşünüldüğünde dayanışmanın alanı öncelikle Taksim'dir, Gezi Parkı'dır (elbette) ve çağrıda bulunmaları da normaldir. Bir aktivist hareketten "aaa 25000 polis 50 Toma mı? Tamam o zaman evinizde oturun, ne olur ne olmaz?" demesini bekleyemezsiniz. Bakıyorum, direnişe katılmış şehirlerde de direniş merkezlerine çağrı var. Bir anma, hatırlama, savunma eylemi yapılacaksa... Anmak hatırlamaktır. Hatırlamak da toplumsal bellek oluşturmak için önemli. Her zaman olduğu gibi yine çağrıya uyup uymamak kişisel tercihtir. "Daha akıllıca eylemler beklerdim Taksim Dayanışması'ndan" diyenlere şunu sormak istiyorum; O ilk harekette, ilk motivasyonda Taksim Dayanışması'nın taleplerinden haberin var mıydı da kalkıp Gezi'ye geldin? O ilk motivasyon örgütlü müydü? Şimdi neden birileri seni örgütlesin motivasyon için diye bekliyorsun? O "beklenen" akıllıca hareketleri hep sen, ben, biz yaptık. O dili biz kurduk. İstersen yine yaparız. Bana sorarsan (sormadığın halde cevaplayabiliyorum tabii blog ya) aradan bir sene geçtiğine gore artık bir şekilde örgütlenmeliydin zaten. Bir sivil hareketin parçası olmalıydın çoktan. Bir sene uzun zaman. Parçası oldugun Gezi hareketi senden esas bunu bekliyor.

Gezi olayları benim için Sandık Başındayız'dır mesela, Istanbul Hepimizin hareketidir, İstanbul Kent Mitingi'dir, Kuzey Ormanları Savunması'dır, ülkede gerçekleşen mahalle forumlarıdır, takas şenlikleridir. Çağdas Hukukçular Derneği'dir, Gezi Doktorları'dir ve hatta Hatay'dır, Soma'dır. Kadın hareketleri dahil isimlerini tek tek sayamayacağım son bir senede oluşturulan irili ufakli farkındalık hareketleridir. Elini bir taşın altına koymanın gerekliliğinin yüzüne vuruldugu an'dır. Ülkeyi ilk defa el birliğiyle gercek sivil demokrat bir ülke olmaya doğru yönlendirme hareketinin başlangıcıdır. Umudunu çabuk yitiren, oflayıp poflayan arkadaşları anlamakta güçlük çekiyorum. Hareket sokaktan gelir ve sokakların boşluğa tahammülü yok. Boş bıraktığın yerde en son 1 Mayıs'ta Istanbul'da deneyimlediğimiz gibi Kahramanmaraş'tan bile polis gücü gelir konuşlanır. Sokaklara çıkmak istemeyen arkadaşlar çıkmasın ama çıkmak isteyeni de geri çekmeye çalışmamalısınız. "Sonra hep birlikte üzülüyoruz" vicdanından kurtulmalısınız. Hep üzülüyoruz zaten. Bu bakış açısı ne kadar anlamlı artık Gezi olaylarından beri o kadar masum insanı kaybetmişken ve bu topraklarda insanlar yüzyıllardır hep üzülürken? Kim üzülüyor, neden üzülüyor anlamak için Gezi direnişinde olduğu gibi hep birlikte durmamız gerekmiyor mu? Bunu da evlerden yapamayız. 

Hadi artık bir şey yap. Zaten durmadan çabalayan arkadaşlarım üstüne alınmayacaktır. Ama kendini kötü hissediyorsan, çok öfkeleniyorsan vardır bir sebebi. Bu bir işarettir. Motivasyondur. Bir şey yap. O öfkeyle evinde durma. Bir şeyler yaptığında kendini daha iyi hissediyorsun. Ve yapacak çok iş var.

Not: Bugün Istanbul Kent Mitingi'nde kalbi duran 64 yaşındaki can, Elif Çermik'i kaybetmişiz!

No comments: