Thursday, June 19, 2014

Ama Sen

Gece
Hiç büyümek istemiyorsun dedi
(sen de büyümeseydin) 
kimse büyümeseydi keşke dedim.

Yılllar geçmiş. 
Sanki hiç geçmemiş. 

Ve hala
dünya yeterince büyük
ve yeterince yuvarlak
ve yeterince akıllı
ve yeterince neşeli
ve bilgiç. 

Sen sadece
yetmiyorsun.
Yettiğin yerde konuşmuyorsun.

Konuşamıyorsun.

Durmak da bir eylemse eğer
senin durman bana çok.


19/06/14
02.13
istanbul

"Bir gün kahve iç(e)meyecek ben olmak istemiyorum" dedim. 
"Öyle mi?" dedi.

Wednesday, June 18, 2014

PC 536 - Silencio!

16/06/14
Bir saat yirmi dakikalik rotar beklerken mahser gibi kalabalik bir havaalaninda "hassasiyet" uzerine kitap okumak cok dogru bir secim olmadi galiba. Ama en azindan gurultuye, tat ve kokuya karsi olan asiri hassasiyetim konusunda yanliz olmadigimi bilerek "evet bu delilige tahammul etmem gerekiyor ve kendi rahatlik alanimi ne yapip edip yaratana kadar ugrasmam gerektigini biliyorum" diyerek caba sarfettim. Kitap da onu soyluyordu zaten. Iyi o zaman. Kulakigimi takiyorum. 


Roma turnem bekledigim gibi gecmedi ama boyle seylerin hayatin kendisi oldugunu anlamak icin yeterince tecrubeliyim sanirim. Butun agri sizi ataklari esnasinda bile guler yuzlu kalmaya calismis olmak, bayilma ataklarini nefes egzersizleri ve meditasyonla atlatabilmis olmak, yapamadiklarima degil en azindan yapabileceklerime konsantre olup sikintilara ragmen yaratabilmis olmak, somurtmamis, saldirganlasmamis olmak, arkadaslarimin sevgi ve ilgisine karsilik verebilmis olmak kazanclarim oldu. Insan her turlu durum karsisinda kendiliginden baska bir sekil alabilmeli. Benim varlik sebeplerimden birisi bu. Katiliklarimdan kurtulmak. Esnek olmaya calismak. Tum bu seyahatlari yapmiyor, hepsi birbirinden egzantrik yaratici insanlarla bulusup bir seyler uretmeye calismiyor olsaydim nasil bir insan olacagimi biliyordum. Yapmadim. Tercih etmedim. Ama her seferinde o insanlarla dolu bir ortama geri donmeye calismak ne kadar akillica oluyor bilmiyorum. Iste bunu hep dusunuyorum ve isin icinden cikamiyorum. 

Sonucta albumu kaydedemedik. Zaten ozunde zor bir ise kalkistigimiz soylenebilir. Birbirini seven saygi gosteren, tumuyle farkli, simdiye kadar muzikle icselligi benzer ama aliskanliklari benzemeyen iliski kurmus (bu kismi surec icin tehlikeli) uc insaniz. Benim saglik problemlerim albumu kaydedemeyecek olmamiz gercekligini degistirmiyor bence. Oz elestiri iyidir. Hastalanmis olmami bir sekilde kaydetmemeye bahane etmek durum karsisinda basarisizlik hissetmeden, birbirimize yuklenmeden karar verebilmemizi de kolaylastirdi. Biraz da o yuzden don(e)medim. Iyilesmem ve bir arada durabilmemiz icin cok caba sarfettiler. Kalma kararimin sagligim acisindan akillica olup olmadigini dondugumde anlayacagim. Oradayken (gelen baskilara ragmen) dusunmedim. Hassas icedonuklerin konsantrasyon seviyesi cok yuksek olurmus. Kitap da oyle diyo! 


Aslinda gercekten istedigimiz gibi calisamadik. Bence beklentilerimiz gercekci de degilmis. Pazartesi hastane, doktor fasillari sebebi ile calisamamis olsak da konsere kadar her gun asagi yukari 5 saat calistik. Bir suru itis kakis oldu, kisisel beklenti carpismalari v.s.. Ama ortada iyi niyet oldugu icin en azindan bir dahaki set up nasil olmali, muzik nereye dogru yonlenmeli hepimizin bir fikri oldu. Turkiye konserleri cok iyi gececektir. Album kayidi Turkiye'ye kaldi. Iyi oldu. Konserin parlak ve eglenceli gecmesi umut verdi. Italyan dinleyicisi iyidir. Salondakiler daha gecen gunlerde yaratilmis bir projeyi ilk defa dinlemek konusunda muthis hassas davrandilar. Bu durum bende Ilhan Mimaroglu'nun yeni muzik manifestosunun kabul edilebilir bir fikir olabilecegine dair ufak da olsa bir suphe uyandirdi. Dinleyici (izleyici de denebilir bu durumda) olayin gercek bir parcasi oldugunu dusunuyor / hissediyor sanirim her sey cok yeni ve organik oldugunda. Bu konuda yakinda Tiyatro Medresesi'nde bulusacagimiz Felsefe Kampi'nda muhakkak konusmaliyim. 

Bu sene yapmak istedigim albumleri yapamadigim bir sezon gecirdim. Blue Band'i kaydetmek istedim yapamadim. Icimden kaydedecegim de ne olacak duygusu geciyor surekli. Umutsuzlugu kendime yakistirmiyorum. Yakismiyor. Ama bu konuda (en azindan) kendimi taniyorum. Gercekten yapmak isteseydim onumde hic bir engel duramazdi. Ama Arter Bahane'de yaptigim Ses, Dinleme ve Dogaclama uclemesinden cok sey ogrendim. Akabinde Coskun (Akmeric) ile basladigimiz Elektro Pop projesi yeniden synthesizer'larla yakinlasmama on ayak oldu. Cok da eglenceli bir is oldu. Baska albumunu cesitli degisik olusumlarda calmaya devam ettik. Fakat butun bunlar yurt disindaki muzisyen arkadaslarim icin yarattigi heyecanin onda birini Turkiye'de yasatmadi. Kac tane proje kosturuyorsun diye soran Italya'li Lele ve Isvicre'li Patrick arkadasimin oralardan gorduklerini buralardan nasil gormuyoruz? Simdi "ay ulkede neler oluyor sen de.." falan diyecektir icinden. Onun agzina terlikle vururum. Tabii ki bunu sadece kendimi one surerek soylemiyorum. Turkiye'de sanatsal ortamdaki yozlasma yaratan insanlari da (ozellikle muzik) etkiliyor. Tek bir is yapip onun pesinden ordan oraya suruklenmek zorunda olmamak pesindeyim ve vazgecmeyecegim. Insanlarin yarattiklari duzendeki rahatlik ortamindan cikip baska insanlarla, baska alandaki insanlarla calismasi, yaratmayi denemesi gerekiyor. Icine kapaniklik tuzagini bu devlet kurdu bize. Basetme yontemi sadece disina cikarak olabilir. Yaratmak devrimin oz be oz kendisidir. Eylemseldir. Bireysel durusumuz yaptiklarimiz ile ortusurse tek basina hayata karsi olan durusumuz, iliskimiz ile ilgili de fikir veriyor. Ve bu sosyal medya'da bir cok kisinin tercih ettigi gibi durmadan kendini yapay bir sekilde anlatmakla olmuyor. Yaratmak ve ortaya koymaktan, karsisinda alinabilecek tavirlardan korkmamak lazim. Ama kirilmak yeniden yapilanmak serbest. Kitapta da yaziyor. Asiri hassas insanlarin kirilgan olabiliyormus :)

Roma'yi ve yasam tarzini seviyorum. Guzellikten bazen insanin kalbi sikisiyor. Bu kadar cok cicek, yesillik, tamamen korunmus ve saygi gosterilen bir tarih, Italyanca konusur gibi oten geveze kuslar. Soyle anlatayim, Marcello Allulli'nin yeni albumunun konserine Roma Muzesi'ne (Museo di Roma) gittigimizde calacaklari odada bir masa vardi. Gayri ihtiyari yol yorgunu cantami ustune koydum. Hemen bir muze gorevlisi "eeee.... scuza "diye geldi. E o da tarihi esermis tabii :) Elini degdigin her sey gibi. Muzisyene sanatciya saygi ve sevgi gosteriliyor. Tabii ki calacak yer yok gibi problemler onlar icin de mevcut. Ama muzeler bazi odalarini konserlere acmis mesela. Harika bir fikir iste. Koy 50 tane acilir kapanir sandalye, bir de piyano gelsin calsin isteyen. Konser salonundan ala akustik. Biz neden yapmiyoruz? Boyle bir seyi biz guzelim sehirde neden yasayamiyoruz? Buna kim karar veremiyor? Kimden neyi koruyorsunuz? Tarihi eserlerin uzerinden metro, yol gecirirken tarihimizi korumadiginiz kesin. Caldigimiz iki yer de muze icinde bir odaydi. Cok guzel akustik. Insanlar da kalkip sehrin bir ucunda demiyor, coluk cocuk konsere geliyor. Bizimkiler gibi "ya ben seni gecen sene gelip gormustum" demiyor. Gorsel bir seymisiz gibi. 

Sikayete baglamayayim. Benim anladigim su; Italya'da insanlar hala birbirini ariyor ve telefonda konusuyor (hatta biraz fazla). Temastalar. Konusuyorlar ve paylasiyorlar. Kimsenin Twitter hesabi yok. Avusturya'da da yok. Dunyanin en onemli caz, klasik ve modern muzikle ugrasan isimlerinin benden az takipcisi var. Konserleri de asagi yukari hep dolu. Ben son zamanlarda sosyal medya'da insanlarin sadece sikayet edip yaratici hic bir fikirle ortaya cikamadigina sahit oldugum icin en sonunda hareketlerimi, ozellikle isimle ilgili sinirlamaya karar verdim. Cunku o ortamda insanlar turneye gidiyorum kismini sadece "Italya'ya, New York'a gidiyorum" olarak algiliyor ve hep "cok egleniyorum, vur patlasin cal oynasin, oh" bir hayatim var zannediyorlar. Yolculuklarin fiziksel zorluklari, yeme icme, uyku duzeni problemleri, heyecan ve sahne gerginlikleri, sosyallesme fobisi, alerjiler, hastaliklar gozukmuyor, duyulmuyor. Oralarda ne urettigimden cok fotograflarina bakip neler yapmisim diye magazinsel kismi ile ilgilenmeye calisiyorlar ve ben rahatsiz oluyorum. Nazara filan inanan bir insan degilim ama gelen tepkilerden eylem icinde bile olmamin bazi insanlari rahatsiz ettigini gozlemleyebiliyorum. Bu cok uzucu. Bunun yaninda sonradan o mecralardan cikmis arkadasim olmus insanlar da var elbette, surecte sagligimi sordular, moral verdiler. Guzel insanlar. Yani bundan boyle sadece "yaptim iste bu" diye son urunu paylasacagim. Ilgilenen onlara baksin. Gercekten ilgilenen de muzikleri dinlesin. Benimle ilgilendigini zanneden ama muzigimi hic dinlememis, canli konserime gelmemis insanlar var etrafimda. Hepsinin benimle ilgili bir fikri var ama (baska konularda da oldugu gibi!). Bu nasil olabiliyor mesela anlamak cok guc? Tabloda, sozlerde eksik var ama demek ki insanlarin ilgisini yarattiklarin degil sadece yaratiyor olman cekiyor. Afedersiniz ama "o" kiz "bu" kiz olmayabilir. 


Gunumuz sanatcisinin isi zor. Boyle algilar uzerinden gerceklesen bir varlik olmaya donusmek de her babayigidin harci degil. Ve kitapta daha o bolume gel(e)medim...


Not 1: Muzisyen olmayanlarla neden kolaylikla anlasamadigimizi dusunup duruyorum. Ozellikle dogaclayan muzisyenler olarak surekli kendimizi, varligimizi savunmak zorunda kaldigimiz iliskilerde ve sosyal ortamlarda yasiyoruz. Sanirim uzun bir yazi yazacagim bir yerlere bu konuyla ilgili. Evet yazacagim.
Not 2: Sikayet edeceginize biriniz bana Turkce klavye alsin. Hep laf! 

Choke

Some people come into your life for a season
Some people come into your life for a reason
Some people come into your life for a lifetime.

...

“What matters in life is not what happens to you but what you remember and how you remember it.” 
― Gabriel Garcí­a Márquez




Monday, June 9, 2014

Ciao Roma'li bobrek tasi!

Cok super hareketlere imza attigimi bilen arkadaslarim sasirmayacaklardir (ornek bknz. tamam.  dokturecegim.)  Roma'ya megerse yanimda kucuk bir bobrek tasi getirmisim. Cok tatli 3 mm'lik bir seymis de it oglu it'in agirisi cehennem gibi!

Dun sabah yola  cikmadan once "ya sirtimda bir agri var herhalde kaslarim yoruldu bavul yap, klavyeleri tasi oradan oraya v.s.. incitmis olmaliyim" dedim. Bir de agri esigim cok yuksektir. Disci "kizim bu ne macoluk bagir da anlayalim caninin acidigini bayilacaksin simdi" diye azarlamisti bir keresinde. Agriya karsi macolugun sokmedigi zamanlar varmis, dun gece anladim. Her nefesimde saplanan korkunc bir agri sol tarafima, bicak gibi. Zonkluyor  durup dururken. Ben o halde arkadaslarimi kirmamak adina (iste buna gercek akdenizlilik derler!) beni cesitli yerlere goturmelerine izin verdim. Emanuele ve Maria Clara ile birlikteyim. Allahtan macoluk bir yerde sokmedi bahsettim agridan. Sona Marcello'nun konserine gittik, yeni albumu Hermanos'un lansmani Roma Muzesinde. Harika bir yerde! Kapidan iceri girdik kadin "ah sizi bekliyorduk Selen hanim" demez mi?  Yaw ne oluyo? Megerse surpriz yapmislar ben de calacakmisim kapanis parcasinda. Kolumu kaldirabilecek halim yok fakat tabii calarim dedim. Ustum basim dokuluyor Roma muzesi icin ama cikip caldim. Gece hadi hey yemege icmeye'ye kalamadim. Dedim benim eve gitmem lazim. Belim agriyo?!

Eve geldim bir onceki blogu yukledim fotograflar, biraz calisti, konser icin yok kardesim agri baki, gecmiyor. Ilac aldim. No. Yatiyorum daha kotu oluyor. Sabaha kadar uyuyabildiysem 2 saat onda da hastaneye gidiyorum surekli ruyamda. Sabah kalp kriz geciriyor olabilir miyim? (cunku geciriyor olsam ya bi sey yok diyip calmaya filan devam ederim ben) diye endisenip Sirin'i aradim. En yakin arkadasim doktor allahtan (o pek iyi seyler dusunmuyor olabilir tabii!). Derhal acile gidiyorsun dedi. Ah canim sen Italya'da acile gitmek ne demek bilir misin? Kolun kopmuyorsa en az 6-7 saat beklersin. Ozel hastaneyi zaten unut.  Sabah 9'a kadar bekledim ki Marc uyusun yazik. Salona girdim gece partisinden perisan uyuyorlar sagda solda. Dedim benim doktora gitmem lazim acil nefes alamiyorum agridan. Bayilacak gibiyim. Cok buyuk sans eseri Marce'nin menajeri de bizde kalmis babasi da doktormus, boyle dokunup kalbini nabzini dinleyen eski tip doktorlardan.Ona gittik hemen. Ultrason bakti dedi "aa bak ne tatli, burada sol bobrekte duruyor".  Adam dunku konserde de oradaymis beni taniyor, cumartesi konserimze de gelecekmis. Bana "ben seni iyi ederim Istanbul donusune kadar idare edersin" dedi. Bugunku prova iptal tabii!  Arkadaslar gelip yemek yapacak. Ben simdi biraz uyumaya calisacagim. Agir gecmez ise elbette istanbul'a donecegim.  Belki de konseri calamadan.... Bu alternatifi simdiden dusunmek istemiyoruz. 

Marcello yatagimin basucuna 5 galon su koyduktan sonra (durmadan su icmem gerekiyormus) "dur ben sana bir cay yapayim" diyip unutup uyuyakaldi :)  (hareket takibi ""turuncu sehir roma" 6. paragraf) :) Uyumaya calisacagim. Bu sene cok fazla konser iptali oldu moralim bozuldu. 


Iyi enerjilerinizi yolllayin dostlar. Albumu yapabilelim. Memlekete yeni bir guzellikle donebileyim. 

Moral lazim dostum. Saglik olsun!
Sevgiyle.

Sunday, June 8, 2014

PC535 - Turuncu Sehir Roma

On bin bilmem kac metrede insanin ayaginin altinda yeryuzu olmayinca gercek yolculuk basliyor. Uzak tanimlasam ancak bulutlarin uzerini tanimlayabilirdim. Tanimadigin bir takim insanlarla bulutlarin uzerinden bir yere gidiyorsun. Sabit bir noktaya. Gercek bir matematik problemi. Yanimdakine "ee sizde mi Roma'ya?" tipi bir soru soramayacak bir insan oldugumdan baskasiyla degil icimle konusuyorum. Orada daha once dokunulmamis bir seyler buluyorum yukaridayken. Bazen de hic bir halt bulamiyorum iste oyle kocaman bir bosluk. O zaman daha da uzak oluyor uzaklar.

Sansliyim check in yaptiramamis olmama ragmen koltugumu koridor vermisler. Cam kenari oturamayaliberi bayagi zaman gecti. Bazi insanlarin bazi laflarindan hayat boyu etkilenirsiniz ya, cok sevdigim insan Serdar Ateser bana bir gun "akilli olan herkes ucaktan korkmali bence" demisti. Bence de korkmali. Yani akil isi mi? Pek degil. Bir vida cikiverse... Ama hepimizin olumle iliskisi farkli. O yuzden bazilarimiz tehlikenin farkinda olmasina ragmen umursamiyor bence. Keske kuslar olmese bazen ve cevreye de bu kadar zarar vermesek ucarken ama benim ucaklarla ilgili duygum yogun. Seviyorum ucmayi her seye ragmen. Ama sadece koridorda oturunca. Aciklik olmassa o kadar da sevemiyorum. Zamanla biraz klostrofobi olustu sanirim.

Pegasus ile ucuyorum. Sabiha Gokcen beni cok yordu. Inanilmaz uzun bir pasaport kuyrugu beklemek zorunda kaldim. Avusturyali bir kadin (hic beklemezsin) sirada herkesi gecip benim onume geldi, ingilizce, Turkce anlamiyorum ayaklari yapti. Boyle insanlar nasil hep beni buluyor acaba? Ne yaptim ettim onume gecirmedim. Ama sabah sabah sinirlerim bir hopladi. Arkasindan tam 1 saat bebekli, hasta insanlarin da beklemek zorunda oldugu o korkunc uzun pasaport kuyrugu.. Ve bu rezaletin tek sebebi Turkiyeli ve yabanci insanlari ayni kuyruga sokup 8 giseden gecirmeye calismak. Gercek bir kaos. Hic beklemiyordum cok yorucu oldu.Herkes birbirinin onunu kesmeye calisiyor, kavga, sicak, anlamsiz itismeler... Iceride kapi degisti bilgisi son dakikada yazdi. Sabiha Gokcen uluslararasi ucuslarda sinifta kalmis. Organizasyon yok. 3. havalimanini da boyle yapin e mi? Butun agaclarimizi bizi rezil kepaze edip nerede oldugumuzu hatirlatmak icin kesin. Su kaynaklarimizi yok edin! Her daim gelisememisligimizi yuzumuze yuzumuze vurun!

Turkiye'deki kis ayaklarinin aksine Roma gunluk guneslik gozukuyor. Butun hafta 32 derecenin altina dusmeyecek sanirim. Marcello'ya turne programimi sordum. Cevaben "yemek, kahve, provalar, kayit, konser, sarap ve göl" yazdi :) Gecen sene iki kere gitmeme ragmen Emanuele ve Marcello ile bitiremedigimiz album kayitlarini bu sefer bitirebilecegimizi umuyorum. Enteresan olan su ki muzikleri hep birlikte on hazirligi olmadan yaratiyoruz. Dolayisiyla su an bir bilinmeze ucuyorum. En cok sevdigim sey. Birlikte yaratacagimiz o sey her ne ise 14'u Cumartesi gecesi cok da guzel bir mekanda (If-Roma) calacagiz Roma'da. Yeni kucuk dostum (synthesizer'im) mininova'yi da yanimda goturuyorum. Bakalim ne numaralar yapacak bize? :) Dolayisiyla heyecanliyim. Sadece sag elimin gecen sene kirilan bolgesi biraz sizliyor. Ayni zamanlardi. Vucut travmalari hatirlar derler. Gercekten hatirliyor.

Roma'ya ilk geldigimde burada yasayabilirim diye dusunmustum. Cok guzeldi. Cok guzel! Sans yuzume guldu yasayabildim de. New York ve Viyana'dan sonra simdi yine tanidik bir yere gitmek mutlu ediyor beni. Sokaklarini bildigim sehirlere yolculuk etmem gerekti bu sene hep. Enteresan. Belki de B plani arayisima destek olmak icin karmanin bir oyunu bu. Roma'ya yeniden alici gozle bakmali. Son uc senedir kalbimi sogutuyor Turkiye. Magdur hissediyorum hep.

Indigimde Lele karsilayacak beni Roma'nin feci sekilde Mecidiyekoy'u animsatan tren istasyonu Termini'de ve "ac misin" diyecek? "Ac degilim" dedigim halde beni yemege goturecekler. Sonra sabah "kahve istiyorum" diyecegim, "tamam" diyip yapmayacak Marcello. Unutacak. "Dondurma yemeye gidelim" dediklerinde bir oglen "tamam ama benim laktoz toleranssizligim malum" dedigimde "aaa ama bunu yemen lazim" diyip dondurmamin uzerine kaymak koyduracaklar.  Avusturya'daki ekibimin yeme/icme allerjilerime olan hassasiyetlerinin aksine boyle bir seyin varligina bile inanmamaya devam edecekler :) "Sarap alayim mi?" sorusuna ben evet dedigim halde aksam yemeginde "ya unuttuk ama bira var evde" diyecekler mecburen bira icecegim. "Yemek istemiyorum daha" dedigim halde tabagima dolu dolu makarna koyulacak.  Durmadan yedirecekler ve evde her oglen parti gibi bir takim muzisyenler makarna yapacak. Sonra calinacak. Durmadan Italyanca konusulacak, ben yarisini anlayacagim yarisinda pencereden disari bakacagim. Bahcedeki limon agacindan limon koklayacagim. Sivrisinekler isiracak bacaklarimi kasinacak kocaman sisecek, limon agacinin mis kokulu limonlari yardima kosacak. Butun bunlara tam kizacak gibi olurken hic bir seye kizamayacagim. Bir komiklik yapip kafami dagitacaklar. Muzik yazacagiz, cizecegiz, soyleyecegiz, calacagiz... Hepsi gececek. Her sey iyi olacak (selen).

Buradan giderken ic zincirimde bir halka koptu. Hassasiyet insanin basina bela. Hele bizim yasadigimiz gibi bir ortamda. Susan Cain'in mazlum icedonuklerin dunyasini anlattigi "Sessizlik" (Quite) kitabinda "gercek icedonukler haksizliga, adaletsizlige ve siddete karsi asiri duyarli olurlar" diyor. Iste tam da bu yuzden burada tukeniyoruz icedonuk kardeslerim. Malin gozu degilsen, teflon degilsen bittin! Dun Lice'de Kalekol yapilmasin diye 12 gundur direnen Licelilerin uzerine ates actilar. Iki kisi olmustu sirtlarindan yedikleri kursunlarla. Cok canim sikiliyor butun bunlara ve karsisinda yer alan rahatlikci duyarsizliga, vicdansizliga. Surekli midem rahatsiz, hep agriyor. Soma madencilerinin kaybindan beri ikiye katlandi. Caresizlikten. Bazi insanlar eylemsiz duramaz. Beni eylemsizlik hasta ediyor. Maalesef bu yipratici duygular yaraticiliga evrilen duygular da degil. Tuketiyor. Eylemsiz ol(a)madigim halde.

Fakat bu sefer Turkiye'de genel olan bitenlerin vermis oldugu ofkeli ve sikintili hal disinda bir sey dokundu icime. Kisisel. Giderken o rahatsiz edilmis duyguyu da yanimda goturuyorum su an. Yanlis anlamak, yanlis anlasilmak ne kadar da kolay! Boyle zamanlarda kendimi teselli etmek icin harekete gecip muzik yazamiyorsam bir parcaya takilabiliyorum. Konunun arka plani oluyor. Defalarca dinliyorum. Iyilesme surecinde bana iyi geldi. Belki paylasmak iyidir. Icedonuklere gelsin. Direnmek sizlerle guzel!

Buraya "Feist - The Water" gelecek.

"The water, the water
Didn't realize
It's dangerous size
The mountain, the mountain
Came to recognize
It's a steep and rocky sides
More than realized"




Monday, June 2, 2014

Yağmur

Biliyor musun? 
Her yağmur yağdığında
Kediler de ıslanıyor
Eğilen ağaç dallarının altında
Eğilmeden.




"Yeni bir parca koyalim uzaya. Seslerin icine yeni bir ses koyalim. (Demirhan: "Uzay") Disaridaki patlama seslerindense... (Demirhan'dan ic gecirme sesi ve benden..) Evet. 
Bir.. (ses bombasi) kii... "
14/03/14


Güle güle Berkin Kardesim.