Monday, February 15, 2016

2015'te neler oldu dostlar.

Senenin Ocak ve Subat ayları biraz saskin biraz da yavas gecti. Bazen insanin sonradan karsisina cikacaklarinin beklentisi ile (olumlu veya olumsuz) biraz durmasi gerekiyor (diyorlar). Ben bunu hala ogrenmeye calisiyorum. Firsatini bulunca, durmak ustunde calisiyorum. Subat ayinin sonuna dogru, icgudulerine guvenmek konusu ile (yine) hayatimin derslerinden birisini daha aldim. Sonrasinda kendimi iyiden iyiye yavaslattim. Elimdeki isleri yapmak disinda baska is almadim, proje uretmedim. Belki de zaten cogu insan boyle yasiyor olmali, benimki inisler ve cikislarla doluydu. Boyle de oluyormus dogrusu. Ama cok uzun surmedi…

Subat’in basinda Roma’da birlikte calistigim urettigim can dostlarim Marcello Allulli ve Emanuele de Raymondi konserler calmak ve album kayidi icin bir haftaligina Istanbul’a geldi. Lele (Emanuele) maalesef atesli bir hastalikla geldi ve hepimizi hasta etti. Ama Karga Art sahnesi ve Cafe Mitanni’deki konserlerimiz az insan olmasina ragmen cok guzel gecti. Album kayidini Istanbul Bilgi Universitesi Studyosunda yaptik, Emre Malikler (Marc’in tercihiyle Emilliano) kaydetti. Yeni alinmis taze yarim kuyruk bir Petrof piyano ile caldim. Synthesizerlar ve vokal katkisi ile. Hastaliklara ragmen neyseki kafamizdaki gibi bir kayit yapabildik.  2 senedir ustunde calisiyoruz bu albumun, ne zaman bulusabilsek birlikte kafa patlatıyoruz. Artik hayata gecmeliydi. Elektronik / Akustik / Dogaclama ekseninde gidip gelen son derece melodik ve dogası gereği çok uluslu oldugu hissedilen bir album oldu. Mixini Lele yaptigi icin 2016’da biter saniyorum :) Guya 2015’te cikacakti ama umuyorum 2016’ya yetisir! Italyan zamaniyla cok da kotu degil galiba. Album Italya’da basilacak. Ayni zamanda Turkiye ve Japonya’da da dagitilacak. 

Sezon boyunca (Haziran’a kadar) her ayin ilk Pazar’i Beyoglu’nda Cafe Mitanni’de Turkiye’den son donem kadin ozan ve bestecilerinin muziklerini onlarin da katilimlariyla seslendirdigimiz Kadinlar Matinesi konserini caldik. Birlikte cala cala basta Ceyda Koybasioglu ve davulda Monika Bulanda ile standart ekibi olusturmus olduk. Her ay baska iki kadin sarkici - sarki yazarini sahnemize konuk ettik. Butun bir sene Deger Deniz, Dolunay Obruk, Cigdem Erken, Asena Akan, Dilek Sert Erdogan, Ulku Aybala Sunat, Senay Lambaoglu, Elif Caglar Muslu ve Ece Goksu ile calistik. En unutulmazi 8 Mart Dunya Kadinlar Gunu icin Asena, Dilek ve Deger’in de oldugu gece ayni zamanda 20 kisilik bir ekibin mekana ugramis oldugu geceydi. Mutlu bir fotografimiz oldu gecenin sonunda. Cok guzel bir hatira.
Sonradan her baktigimizda icimizi ciz ettiren fotograflar kaldi elimizde. Bu konuya geri donecegim. Mart’in 23’unde Malmo’ye Malmo Academy of Music’e ders vermeye gittim. 1 hafta ogrenciler ile cesitli dersler uzerinde calistim. Onlarla bol bol kendi muziklerimi caldirdim ve notalarimi onlara biraktim. Ellerindeki imkanlar bizim ozel universitelerle bile karsilastirildiginda cok yuksek kaliyor. Haliyle cogu da caliskan ve iyi muzisyenler. Seviye cok yuksek. 27 Mart Cuma gunu iki harika kadin muzisyen ile, Pernelle Mejer Richardt (vokal ve efektler) ve Stina Anderstotter (elektrik bas) kendi muziklerimizden olusan bir konser caldik. Uzun zamandir caldigim en guzel akan, organik konserlerden biri oldu. Orijinal muzik calmaya bayiliyorum. Ozellikle Danimarka’li Pernille’in yazdigi bir parca gonlumu caldi. Bir daha duyamayacak oldugum icin uzuldum. Uyum bazen kolaylikla geliyor caldigin insanlarla. Bazen de olusmuyor. Bu sefer kendiliginden oradaydi. Kendileri ile tanistigim ve calistigim icin cok memnun oldum!


Sonra Stockholm’e gectim ve Serhan Erkol ve Sule Yigit ile bulustum. Ilk gece cok eglendik ve ertesi gunu “Isvec’te acaba neden herkes durmadan oksuruyor?” sorumun cevabini muthis hasta olarak aldim. Korkunc hastalandim!

Nisan ayinin basinda gezginligimiz basladi. Ama ben ne hastaydim uff.. Stockholm’den gemiyle Helsinki’ye gittik. Helsinki’de Sule’nin sergisi vardi ve sanatci cift dostlari, harika insanlar Kenan ve Semra’nin evlerinde kaldik. Cocuklarini sevdik. Ben her gece 8 kere terleyip tshirt degistirerek iyilesmeye calistim. Sonra Alper Yilmaz geldi haftasonu icin. Onun arkadasi Ece Pazarbasi ile tanistik. Hep birlikte yine gemiye atlayip Estonya’ya Tallin’e gectik. Gunumuzu orada gecirdik. Ben yine cok hastaydim. Hasta hasta vazgecmeden yine de her yerleri dolastim.

Ayin sonunda  Unesco Dunya Caz Gunu resmi konserini Unesco baskaninin da katilimiyla Bursa’da Kadinlar Matinesi konseri calarak kutladik. Ceyda ve Monika ile yanimizda Elif Caglar Muslu ve Ece Goksu ile gittik. Cok guzel bir konser oldu. Kalmadigimiz icin gidis donus trafikli ve zordu. Dondugumuzde ise 1 Mayis’ti ve ben ilk defa o gun Istanbul’da oldugum halde sokaga cikmadim. Oturdugum yerden sosyal medyadan olup bitenleri izlemeye calistim. Sinirlerimin bozuldugu ile kaldim. Bu ulkenin insanlarinin bir kez basina gelmis olan ve benim de sahit oldugum Taksim meydaninda hep birlikte kutlama halinin bir daha gercek olup olamayacagini bilmiyorum. En azindan itekaka cikmaya calisma halini bile beceremedigimizi biliyorum bu sefer. KP’nin bir oda kiralayip saklanip bir anda bariyerleri devirerek Taksim Meydanina ciktigi harika eylemi goz doldurdu. Animsamadan gecmeyelim: Yasasin 1 Mayis! :)

Mayis ayinin 2’sinde Engin Yenidunya ile tanistim. Sonradan basima gelecek bir suru konserlerin seyahatlerin suprizlerin basrol oyuncusu. Engin Tokyo’da yasiyor. Tuhaf bir sekilde Answers albumum Japonya’da Japon dagitimci Disc Union’in talebi uzerine dagitima sokuldugunda 2014’te ilk onda 6 numaraya kadar yukselmisti. Ben de aslinda Japonya’ya gitsem keske diye dusunmus ama bu durumu cok cidiye almamistim, Daha once Serra arkadasim bana "tanismaniz lazim cunku senin Japonya baglatini o kurabilir” deyip durdugu halde Engin ile iletisim kurmamistim. Engin Mayis’ta Istanbul’a gelince bulustuk, tanistik ve boylece Haziran sonunda Tokyo’ya gidebilmemin de onu acilmis oldu. 6 Mayis’ta Deger’in evinde olu bulundugu haberi ile uyandim. Ayni gun cenazedeydik. Yasadigimiz aci anlatilabilecek bir sey olmadigindan sadece o gunu anmakla yetinecegim. Cok sevdigimiz arkadasimiz Orhan ve guzel anneleri Ayse abla ve tum ailesine sabir dilemekten baska hic bir sey gelmiyor elimizden, ve Deger’in anisini en iyi sekilde yasatmak var tabii. Mayis ayi icinde Noasis Jazz Club Kadikoy ve Cafe Mitanni'de de caldik. Oyle tuhaf bir sekilde gecti gitti. 

Haziran’in 7'de secim sonuclari ile sevindik. Cok uzun zaman sonra ilk defa biraz nefes alabilir gibi olduk. 11’inde Eskisehir’de Ceyda ve Monika ile ilk defa Selen Gulun Trio konseri caldik. Ebru Baranseli ve arkadaslarinin "yeter artik Selen Eskisehir’e gelsin" konulu calismasi basarili oldu :) Cok eglendik. Ayrica Beyoglu Hayal Kahvesinde’de caldik. A.K. Muzik ile kadinlar matinesi albumunu yapmak uzerine konustuk ve ben 23’unde Japonya’ya dogru, sonunda Tokyo’da konserler calmak uzere yola ciktim. Orada Engin’in ayarladigi mekan olan Elektrik Jinja’da Bas’ta P-Chan ve davulda Akira Nakamura ile Trio konseri caldim. Konser kalabalik ve eglenceliydi. Albumlerden sattik.
Ama daha enteresani Shinjuku Discunion’da caldigim mini solo konser ve imza gunuydu. 30 kisilik bir kalabaliga evlerinden getirdikleri Answers albumlerimi imzaladim ve Baska albumumu de almayi ve imzalatmayi ihmal etmediler. Bu ziyaretten sonra caz albumleri icinde Baska albumum de ilk 10’da 4 numaraya kadar yukseldi. Japonya’da kucuk bir seyahat de yapabilme sansi buldum. Shimoda’da okyanusa girdim ve Japonlarin meshur Onsen banyosunu DHC’nin km2’llerce yesil alan uzerine kurulu mekaninda deneyimleme sansim oldu. Ayni zamanda Basak Yavuz’un yeni albumu icin "Tomorrow Memories" parcasinin yayli sazlar quartet ve piyano icin aranjmanini yapmaya basladim. Geri donuste ucakta da yazmaya devam ettim cunku kayida cok az kalmisti. Geri dondugumde ise babamin kangren olma riski ile karsi karsiya oldugunu ogrendim. Butun yaz da asagi yukari bu haberin getirdikleri etrafinda sekillendi. Basak’in kayidi iyi gecti. Cok guzel bir album geliyor! 

Temmuz ve Agustos babamin sirayla Anjio olduktan sonra Anjio plasti ve sonunda bacaktan olacagi bypass ameliyati icin yol yontem ve doktor aramakla gecti. Bir yandan da Italyan organizasyon Donne in Musica ile birlikte Turkiye’de kadin muzik bestecileri ve muzik yaraticilari icin 2011’den beri derlemekte oldugumuz bilgilerin Bilgi Yayinlarindan cikacak kitabi icin calistim ve Cumhuriyet donemi hakkinda daha once kaleme alinmamis bir yazi yazmaya calismakla bogustum desem yeridir. Cunku konu hakkinda herhangi bir akademik yayin bulmak igneyle kuyu kazmak gibi bir sey. Kadinlar Matinesi albumunun hazirliklari da baslayinca hic tatil yapamadim! 14 Temmuz’da Bilgi Muzik bolumune tam zamanli gorevimden istifa etmek istedigimi bildirdim. Onaylandi ve hayatimda 15 senelik bir donem kapanmis oldu.

Agustos sonunda bu sefer daha uzun bir kalis icin yeniden Tokyo’ya gittim. Sag omzumda cok agir bir agri oldugu icin piyano calismayi, yogayi, yuzmeyi her seyi birakmam gerekti ve fizik tedavi basladim. Kilo aldim. Butun bunlar arasinda cok bunalinca ve ayni zamanda calismam da gerekiyor oldugu icin Tokyo cok iyi geldi. Kostum, calistim, bol bol yazdim, cizdim ve okudum. 

4 Eylul’de Echo Bar Kash’n jazz festivali caldik Caglayan Yildiz ve Ediz Hafizoglu ile. Cok guzeldi dostlarla kavusmak. Akin Eldes, Erkan Ogur, Turgut Alp Bekoglu, Demirhan Baylan… arkadaslar arasinda olmak harika geldi. 6 Eylul’de Ceyda ve Monika ile Tamirane’nin yeni yerinde calarak sezonu actik. 14 Eylul’de Bilgi Muzik ile yollarimiz ayrildi. Ben o hafta hayatmda ilk defa Zona oldum. Bayram zamaninda doktorlar evden cikmami bile yasakladigi icin bir suru dizi izleyip, kitap okuyup evde durdum. Neyse ki agrilar 10 gunde azalmaya basladi. Babamin sag bacagini anjio plasti ile acip, sol bacagi icin ameliyat edilebilir hale getirdiler. 


Ekim’i ilk haftasi babamin ameliyati icin kan bulmaya calisarak gecti. Ne kadar zormus kan verebilmek megerse. Olmamasi gereken seyler listesi cok uzun ve gelen 6 kisiden biri kan vermeye uygun oldu. O da Okan adinda daha once hic tanismadigim ama Twitter’dan takiplestigim birisi ve Demirhan Baylan. Sagolsunlar! Ikinci haftada ise basarili bir ameliyat gecirdi ve simdi yuruyebiliyor. Ama ben o hafta da bel fitigi oldum. Ignelerle ayakta durabildim. 10 Ekim'de Ankara'da Baris Mitinginde olan patlamayla da ilgisi olabilir tabii bel rahatsizligimin. O kadar moraller bozuldu ki o hafta herkesten benzer saglik sikayetleri duydum. Donulmez bir yola girdik orasi kesin!
Maputo Trio konserinden. foto: Engin Yenidunya
Arkasindan da ay sonunda Mozambik’e Jazz festivalinde calmaya gittim. Moralim pek iyi degildi ama konserler cok iyi gecince biraz toparladim. Maputo’ya inen ilk THY ucagi ile indigimiz icin cok curcurna oldu. Kabile danslariyla vs karsilandik. Mozambik’i muthis sevdim. Insanlar cok iyi ve candanlar. Buyukelcimiz Aylin Tashan icin ayrica 29 Ekim’de bir cumhuriyet resepsiyonunda 2 parca caldim. 30-31 Ekim’de Solo ve Trio konserler caldim. Solo konseri 800, Trio’yu ise 3000’e geckin kisi izledi. Caldigim muzisyenler (Helder Gonzaga, elektrik bas ve Kevin Gibson, davul) cok iyilerdi.Demokrasi ile yonetilen Afrika ulkelerinde mecliste %50 kadin milletvekili kotasi oldugunu ogrendim. Kadin ve Erkek taniminin bati medeniyetinden ne kadar farkli oldugunu Mozambik'te deneyimlemek cok enteresandi. Onlarca insan toplu tasimada kucak kucaga seyahat ediyor, taciz diye bir sey yok. Sokakta yururken kadin oldugunun"ozellikle" farkedilmedigi bir yerde yurumek de enteresandi. Siddet sevmiyorlar, trafik var korna sesi yok. Afrika'ya bunca sene ugramamis olmanin hafif ezikligiyle bir daha gelmeyi umarak geri dondum. 

Kasim'da secimler oldu. Beklenmedik bir sey olmadi. Uzulduk. Ama bu ulke cok uzun zamandir yokus asagi hizla bir yere dogru gidiyor. Gezi olaylari biraz takoz oldu azicik yavasladi ama su anda daha da hizli bir sekilde yuvarlaniyoruz. Artik sadece arkasindan bakar olduk. Cok buyuk bir kitle konusmaz oldu. Konusmadikca da kaderci bir bekleyis basladi. Gorecegiz bu sinirli, asabi bekleyisten ne cikacak? Ayin basindan itibaren aranjman calismalari hizlandi ve cogu zaman telefonda A.K. Muzik ve albumde calacak soyleyecek muzisyenler arasinda program yapmaya calisarak gecti. 12 Kasim'da Sirbistan'da 17. Novi Sad Jazz Festivali'ni Demirhan Baylan ve Monika Bulanda ile birlikte actik. Radyo ve TV programlarinda akillica ve inanilmaz sorular sordular. Medeniyet ne guzel sey! Birisi en begendigi albumumun tamamen dogaclama olan Solo albumum oldugunu, o albumun beni cok iyi anlattigini dusundugunu soyledi. Sarilip opecektim! Joey Calderazzo ile arka arkaya caldik. Salon da dinleyici de muhtesemdi. Donuste 3 gun ustuste Kadinlar Matinesi provasi yaptik ve 17-19 Kasim'da 3 gunluk Kadinlar Matinesi album kayidi maratonu basladi. Kayitlari Babajim studyolarinda yaptik.
Albumde benim Deger Deniz icin yazdigim Her Yerdesin parcasi dahil Turkiye'den 10 kadin besteci / sarki yazarinin parcalarini 6'sinin da katilimiyla caldik, kaydettik. Bir yayli sazlar dortlusu 3 parcada, saksafon trio da 4 parcada bize eslik etti. 3 haftalik kayidi 3 gunde bitirince muthis yorucu bir tempo oldu, ama sonucta herkes studyodan memnun ayrildi. 25 Kasim'da albumun ilk canli calimini Monika ve Ceyda ile Cafe Mitanni'de az kisinin katildigi bir konserde gerceklestirdik. 
Kadinlar Matinesi albumu kapak cekiminden.

Aralik ayini bekliyordum. Cok guzel bir Asya seyahati var diye. Kucuklugumden beri gormek istedigim ulke Kambocya'ya gidecektim, heyecanim cok buyuktu. Aralik basi kucuk bir Berlin ziyareti yapip geldim. 6 Aralik'ta Tamirane'de caldik ve aksami albumun benim yapmam gereken vokallerini soyledim, Ceyda da back vokallerden bazilarini yapti. Emre Malikler editledi ve album Mike Nielsen'e mix icin teslim edildi. Artik is bizden cikmis oldu. 12 Aralik'ta albumun kapak fotograf cekimlerini de bitirdik. Uzun zamandir uzerinde calistigim kitap bolumu "Turkiye'de Cumhuriyet donemi ve Kadin Besteciler" yazisini da bitirdim. Italya'ya teslim ettim. Son derslerimi verdim hem Ozyegin universitesi'nde hem de Bilgi'de ve 16 Aralik'ta bu sene 3. kez Tokyo'ya uctum. Engin ile bulusup, bir gun piyano calisip solo konserlerimi vermek uzere ve biraz da tum sene yapilamamis o tatil icin Tayland'a uctuk. 3 gun dinlendim Bangkok'ta. Artik oyle deli bir sehirde nasil dinlenilirse... ve asil beklenen yolculugu 22'sinde yapip Kambocya'nin baskenti Phnom Penh'e geldik. 23 Aralik'ta aralarinda tanisacagimiz icin heyecanlandigim Ayse Bilim'in de oldugu 9 kisilik bir Turk ekibi de Doors Club'a konseri izlemeye geldi.
Mekan guzel, piyano akortlu, ses iyi, mekan dolu, guzel bir solo konser oldu. Cambodia Daily'e de bir roportaj verdim. Ertesi gun Christmas yemeginde calacagim yer 4 ay once acilmis 1903'ten kalma harika bir mekan, Chinese House idi. Ilk caldigim mekan olan Doors Club ile aralarinda 100m ya var ya yoktu. Buyuk sans oldu calmaya yuruyerek gitmek. Yemekleri odul kazanmis kadin sefleri Amy yapiyor. Mekanda ucretlerin yuksekligi sebebiyle seckin bir kitle vardi. Daha cok Caz standartlari daha az kendi parcalarimi calip soyledigim bir konser oldu. Yemekler muhtesemdi. Boylece senenin en son konserini de calmis ve sezonu kapatmis oldum. 

25 Aralik'ta Aynebilim asevi'ni kalabalik bir kadro ziyarete gittik. Olayin kahramani Ayse Bilim (diye biliniyor, oyle kalsin) evinde bize mukellef bir sabah kahvaltisi hazirladi. Engin'e Kerimcan'a kavurmali yumurta filan yapti yani oylesine harika. Ben et yemedigim icin diger mukemmel seylerden yedikten sonra tuktuk'a atlayip yola ciktik. Yolda Selen Gobelez ve guzel kizi Serena'yi da aldik. Aynebilim yasam tarlasina girmeden once tam karsisinda Khmer Rouge'un olum tarlalari diye bilinen yeri gezdik Kerimcan ve Engin ile. Cok moral bozucu oldu tabii. Oylesine bir vahsetin izlerine, hem de bu kadar yakin tarihle sahit olmak insanin derisinin icine isliyor, ama sonra karsiya gecip cocuklarla vakit gecirince hic bir seyimiz kalmadi. Insana bakip bir guluyorlar, tum dertlerini unutursun.
fotograf: Kerimcan Akduman
Oradan noel deliliginde cok zor geri donduk, gercek macera! Ayse'nin evinden bavullarimizi alip Kampot'a dogru yola ciktik. Kampot'ta gece uyuyup gunduz Gezi zamanlarindan beri gormedigim eskilerden arkadasim Saltuk ile bulusmaya gittik. Gittigimiz yer Urban Kitchen diye Turkiye'den Can ve Selin adli iki cok candan insanin actigi bir restorandi. Kampot'u cok sevdik, meshur karabiberlerinden aldik ve o gece de kaldiktan sonra bu satirlari yazdigim harika otesi, neredeyse cennet tanimini yapabilecegim Kor Rohn Samloem adasina, Can ve Selin'in onerisi ve cabasiyla yer ayirttigimiz GreenBlue adli mekana geldik ki inanmazsiniz buranin da sahipleri Memo ve Alev adli bir Turk cift. Adada elektrik yok, jenarator'den 6 saat sadece aksamlari veriyorlar mekanda. Bungalowlarda kaliyorsunuz. Su ozel, kendi kuyularindan, yemekleri khmer Rota ve ailesi yapiyor, dunya tatlisi bir adam. Yol, araba, stres yok. Bembeyaz kumlar, sicak deniz, ve okyanus cekilince ortaya cikan minik yengecler var. Ece Goksu'nun onerisiyle alip bayilarak okudugum kitap Sapiens'i bitirdim burada, cok anlamli oldu. Adaya feribot servisini yapan da Turkler ama bu sene Kambocya sirketi de baslamis, biz onunla geldik. Akil alamayacak bir guzellik ve sakinlikten tam 31 Aralik gunu Siem Riep'e yola cikacagiz ve yeni yila Angkor Wat gezerek girecegiz. Cok ama cok heyecanliyim. Tum guzel dualarimi ve iyi dileklerimi baristan yana kullanacagim. Ve sevgiden yana... 

GreenBlue @ Koh Rong Samloem